DİYABETES MELLİTUS (ŞEKER HASTALIĞI)
İnsan vücudundaki herşey belli bir dengede olmak suretiyle yaratılmıştır.Kan şekeri (glukoz) düzeyi normalde 70 ile 110 mg / dl arasında olmalıdır.Vücudumuzda çeşitli organlar(en önemlisi pankreas bezi sonrasında karaciğer) kan şekerini bu aralıkta tutmak üzere görev yapmaktadır.İnsülin pankreas bezindeki B hücrelerinden salgılanmaktadır ve esas görevi kan şekerini hücrelerin içerisine sokarak kandaki şeker seviyesini düşürmektir.Diyabetes Mellitus(DM) halk arasındaki ismiyle Şeker Hastalığı İnsülin düzeyinin göreceli ya da mutlak eksikliği veya hedef dokularda etki edememesi ya da az etki etmesi sonucunda(insülin direnci) ortaya çıkan tüm sistemleri etkileyen bir hastalıktır. Sürekli tıbbi bakım gerektiren bu hastalığın yönetiminde akut ve kronik komplikasyonların gelişim riskini azaltmak için sağlık çalışanları ve hastaların sürekli eğitimi şarttır.
Diyabetes Mellitus (DM) un belirtileri şunlardır:
A)Klasik semptomlar
Poliüri(aşırı idrar yapma)
Polidipsi (çok sıvı alma)
Polifaji(çok yemek yeme) veya iştahsızlık
Halsizlik, çabuk yorulma
Ağız kuruluğu
Noktüri (gece idrara –tuvalete- çıkma)
B)Daha az görülen semptomları
Bulanık görme
Açıklanamayan kilo kaybı
İnatçı infeksiyonlar
Tekrarlayan mantar infeksiyonları
İnatçı kaşıntı
Dünya Sağlık Örgütünün 2019’daki DM sınıflamasına bakacak olursak ;
A)Tip 1 Diyabet
B)Tip 2 Diyabet
C)Diyabetin hibrit formları
-Erişkinde yavaş gelişen bağışıklık sistemi aracılı diyabet
-Ketoza meyilli tip 2 diyabet
D)Diğer Spesifik Tipler
Monojenik diyabet
---- B hücre fonksiyonunun monojenik defektleri
----İnsülin etkisinin monojenik defektleri
Egzokrin pankreasın hastalıkları
Endokrin hastalıklar
İlaç veya kimyasal nedenlerle uyarılan
İnfeksiyonlar
İmmün aracılı diyabetin sıradışı spesifik formları
Diyabetle ilişkili olabilen diğer genetik sendromlar
Sınıflanmamış Diyabet Bu kategori özellikle diyabet tanısının konulduğu sıralarda, henüz kategorilendirmenin yapılamadığı dönemde geçici olarak kullanılmalıdır
E) Gebelikte Tespit Edilen Hiperglisemi(kan şekeri yüksekliği)
----Gebelikte diyabet
----Gestasyonel diyabet
Şeker Hastalığının Tanı Kriterleri (yani kimlere Şeker Hastası diyebiliriz):
1)En az 8 saat açık sonrasında ölçülen kan şekerinin 126 mg / dl veya üzerinde olması
2)75 gr glukoz ile yapılan şeker yükleme testinde 2.saat kan şekerinin 200 mg / dl olması veya üzerinde olması
3)Şeker Hastalığı belirtileri olan bir insanda rastgele zamanda en az iki kez ölçülen kan şekerinin 200 mg / dl olması veya üzerinde olması
4)Standardize olarak ölçülmüş son üç aylık kan şekeri ortalamasının(hgbA1c) 6.5 veya üzerinde olması -----Tanı için A1C yöntemi kullanılacak ise, testin uluslararası kalite-kontrol kurumlarından alınmış, güncel bir yeterlilik belgesi olan laboratuvarlarda, standart bir yöntemle ölçülmüş olması gereklidir ayrıca Hemoglobinopati varlığında veya eritrosit yaşam döngüsünü hızlandıran (gebelik, yakın dönemde kanama veya kan transfüzyonu, hemodiyaliz, eritropoetin tedavisi vb.) durumlarda tanı testi olarak A1C kullanılmamalıdır ).
Test sonuçları eşik değerlere yakın ancak normal sınırlarda olan bireylere semptom ve bulgular hakkında bilgi verilerek 3-6 ay içinde testler tekrar edilmelidir.
Halk arasında Gizli Şeker olarak bilinen Hastalar kimlerdir :
Plazma glukoz düzeyleri normalden yüksek olan fakat diyabet tanı kriterlerini karşılamayan değerler, ’’Prediyabet’’ olarak adlandırılır. Prediyabet tanılı kişiler diyabet hastası adayıdırlar ve bu kişiler kardiyovasküler risk faktörleri açısından mutlaka değerlendirilmelidirler.
1)Açlık kan şekerinin 110 ile 125 mg / dl arasında olanlar (Bozulmuş Açlık Glukozu)
2)Şeker yükleme testinde 2.saat kan şekerinin 140-199 mg / dl arasında olanlar (Bozulmuş Glukoz Toleransı)
3) HgbA1C %5.7- 6.4 (39-47 mmol/mol) aralığındaki değerlerde saptanan kişiler
Gestasyonel Diyabet :
Daha önceden DM tanısı olmayan ancak gebeliğinde şeker hastalığı ortaya çıkan hastalardır.Dünya Sağlık Örgütü gebeliğin 24-28.haftalarda gebelerde şeker hastalığı için tarama önermektedir.Tarama testi olarak artık iki aşamalı test yerine tek aşamalı 75 gr oral glukoz ile yapılan şeker yükleme testi kullanılmaktadır. Gebeliğe bağlı insülin direnci (gebeliğin ilerleyen haftalarında artan kortizol ve östrojen düzeyleri özellikle ikinci- üçüncü trimesterde ortaya çıkan insülin direncine neden olabilmektedir)bağlı olarak ortaya çıktığı varsayılmaktadır. Doğumla birlikte sıklıkla düzelir, ancak daha sonraki gebeliklerde tekrarlar. Genellikle altta yatan bir beta hücre disfonksiyonunun habercisi olup tip 2 diyabetin ilerleyen yıllarda görülmesi bakımından önemli bir risk faktörüdür.
Gestasyonel Diyabet için risk faktörleri şunlardır:
*Obezite
* Daha önce GDM öyküsü
*Anne yaşının 40’tan büyük olması
* Glukozüri (idrarda şeker görülmesi)
*Daha önce tespit edilmiş glukoz yüksekliği (prediyabet) öyküsü *
* Birinci derece akrabalarda diyabet
*Makrozomik (doğum tartısı 4 kg veya üzerinde olan) bebek doğurmak
* polikistik over sendromu olan kişiler
*Kortikosteroid ve antipsikotik ilaç kullanmak
Gestasyonel Diyabet Tanısı için yapılan 75 gr oral glukoz tolerans testi ile :
--Açlık kan şekerinin 92 mg veya üzerinde olması
--1.saat kan şekerinin 180 mg / dl olması veya üzerinde olması
--2.saat kan şekerinin 153 mg / dl olması veya üzerinde olması durumunda gestasyonel diyabet tanısını almaktadır.
Tip 1 DM :
Eskiden insülin bağımlı diabetes mellitus olarak adlandırılan tip 1 diyabette mutlak insülin eksikliği vardır ve diyabet olgularının %5-10 kadarını oluşturmaktadır. Hastaların %90’ında otoimmün (immun aracılı), %10 kadarında ise non- otoimmün (idyopatik) β-hücre yıkımı söz konusudur. Genetik yatkınlığı (riskli doku grupları) bulunan kişilerde çevresel tetikleyici faktörlerin (virüsler, toksinler, emosyonel stres) etkisiyle otoimmünite tetiklenir ve ilerleyici β-hücre hasarı başlar. β-hücre rezervi %80-90 oranında azaldığı zaman klinik diyabet semptomları ortaya çıkar. Otoimmünitenin başladığı evre 1 ve evre 2 genellikle asemptomatikken, evre 3’de hiperglisemi ve klinik semptomlar belirginleşir. Otoantikorlar evre 1’den itibaren evre 3’ün ilk zamanlarına dek pozitif bulunur, ancak birçok vakada semptomatik hiperglisemiden 1 yıl kadar sonra kaybolmaya başlar. Tip 1 diyabet klinik olarak akut başladığı için, tanı esnasında A1C yüksek olmayabilir. Bu sebeple tip 1 diyabet tanısında A1C’den ziyade APG yüksekliği dikkate alınmalıdır. Genellikle 30 yaşından önce başlar. Okul öncesi (6 yaş civarı), puberte (13 yaş civarı) ve geç adolesan dönemde (20 yaş civarı) üç pik görülür. Hastalar sıklıkla zayıf ya da normal kilodadır ancak obezite varlığı tip 1 diyabet tanısından uzaklaştırmamalıdır. Tip 1 diyabetli bireylerde Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı, gluten enteropatisi (Çölyak hastalığı), Addison hastalığı, vitiligo, otoimmün hepatit, myastenia gravis ve pernisiyöz anemi gibi diğer otoimmün bozukluklar da kliniğe eşlik edebilir (poliglandüler otoimmün sendrom). Tip 1 diyabetli bireyler diyabetik ketoasidoza ( kan şekeri yüksekliğine bağlı olan komaya)daha yatkındır.
Tip 2 DM :
Tip 2 diyabet tüm diyabet olgularının %90-95 kadarını oluşturmaktadır.Tip 2 diyabet neden ortaya çıkmaktadır.
A. İnsülin direnci
-----B Hücre-reseptör defektine (post-reseptör düzeyde) bağlı olarak organizmanın ürettiği insülinin kullanımında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle glukoz hücre içine absorbe edilip enerji olarak kullanılamaz (hücre içi hipoglisemi vardır!). Periferik dokularda (özellikle kas ve yağ dokusunda) insülinin etkisi yetersiz olduğundan glukoz tutulumu (uptake) azalmıştır.
B. İnsülin sekresyonunda azalma
-----Pankreas, kan glukoz düzeyine yanıt olarak yeteri kadar insülin salgılayamaz. Karaciğerde glukoz yapımı aşırı derecede artmıştır. Hepatik glukoz yapımı artışından insülin sekresyon defekti ve sabaha karşı daha aktif olan kontr-insüliner sistem hormonları [kortizol, büyüme hormonu ve adrenalin) sorumludur. Genellikle insülin direnci tip 2 diyabet tanısı konulmadan uzun yıllar önce başlayarak tabloya hakim olmakta, insülin sekresyonunda ciddi azalma ise diyabetin ileri dönemlerinde veya araya giren hastalıklar sırasında ön plana geçmektedir.
C. İnkretin hormon yetersizliği
------inkretinler gıda alımına cevap olarak gastrointestinal sistemdeki özel hücrelerden salgılanan ve insülin sekresyonunu stimüle eden hormonlardır. İnkretin etkisi gıda alımından sonraki toplam insülin salınımının yaklaşık %60’ından sorumludur. İnkretin hormon yetersizliğinin tip 2 diyabet etyopatogenezinde nedensel bir rol oynayabileceği düşünülmektedir. Bunların dışında; pankreas adacık hücrelerinden glukagon salınımının artması, lipolizin artması, glukoz geri emiliminin artması ve nörotransmitter disfonksiyonu da patofizyolojide rol oynar. Ek olarak son yıllarda pek çok çalışma bağırsak mikrobiyomunu tip 2 diyabet ve obezite gibi yaygın hastalıkların gelişimi ile ilişkilendirmiştir.
Tip 2 DM ÖZELLİKLERİ :
*Çoğunlukla 30 yaş sonrası ortaya çıkar, ancak obezite artışının sonucu olarak özellikle son 10-15 yılda çocukluk veya adolesan çağlarında ortaya çıkan tip 2 diyabet vakaları artmaya başlamıştır.
*Güçlü bir genetik yatkınlık söz konusudur. Ailede genetik yoğunluk arttıkça, sonraki nesillerde diyabet riski artar ve hastalık daha erken yaşlarda görülmeye başlar.
*Hastalar sıklıkla obez veya fazla kiloludur [beden kütle indeksi (BKİ) >25 kg/m2 ]. BKİ ölçümüne göre obez ya da fazla kilolu olduğu saptanmayan hastalarda da vücut yağ oranında artış (ağırlıklı olarak abdominal bölgede yerleşim gösteren yağlanma artışı) saptanabilmektedir.
* Hastalık genellikle sinsi başlangıçlıdır. Pek çok hastada başlangıçta hiçbir semptom yoktur. Bazı hastalar ise bulanık görme, el ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, ayak ağrıları, tekrarlayan mantar infeksiyonları veya yara iyileşmesinde gecikme nedeniyle başvurabilir.
Tip 2 DM taramasını kimlere yapalım :
1. Vücut ağırlığı ne olursa olsun, 35 yaşından itibaren 3 yılda bir, tercihen Açlık kan şekeri ile diyabet taraması yapalım
2. VKİ ≥25 kg/m2 olan asemptomatik kişilerin, aşağıdaki risk gruplarından birine mensup olmaları halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık (örneğin yılda bir kez) diyabet yönünden araştırılmaları gerekir.
*Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunan kişiler
* Diyabet prevalansı yüksek etnik gruplara mensup kişiler
* Makrozomik (doğum tartısı 4 kg veya üzerinde olan) bebek doğuran veya daha önce GDM tanısı almış kadınlar
*Hipertansif bireyler (KB ≥140/90 mmHg)
* Dislipidemikler (HDL-kolesterol 35 altı olanlar veya TG düzeyi 250 üzeri olanlar )
*Polikistik over sendromu olan kadınlar
*İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları (akantozis nigrikans) bulunan kişiler
* Koroner, periferik veya serebral vasküler hastalığı bulunanlar
* Düşük doğum tartılı doğan kişiler
*Sedanter yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler
* Doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar
* Şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişiler
*Solid organ (özellikle renal) transplantasyonu yapılmış hastalar
* Uzun süreli kortikosteroid ya da antiretroviral ilaç kullanan hastalar
3. Daha önce prediyabet saptanan bireylerde yılda bir kez diyabet taraması yapılmalıdır.
4. GDM tanısı almış kadınlarda doğum sonrası değerlendirmede diyabet saptanmasa da üç yılda bir diyabet taraması yapılmalıdır.
ORAL GLUKOZ TOLERANS TESTİ(Şeker Yükleme Testi)
OGTT sırasında dikkate alınması gerekli bazı kurallar aşağıda belirtilmiştir:
¥ Testten önce, en az 3 gün yeterli miktarda KH (≥150 g/gün) alınmalı ve mutad fizik aktivite sürdürülmelidir.
¥ Test en az 8 saatlik açlık sonrası sabah uygulanır.
¥ Testten önceki akşam 30-50 g KH içeren bir öğün tüketilmesi önerilir.
¥ Test öncesinde ve sırasında su içilebilir, ancak çay/kahve gibi içecekler veya sigara içilmesine müsaade edilmez.
¥ Test sırasında kişinin istirahat halinde olması gerekir.
¥ KH toleransını bozan ilaçların kullanılması, inaktivite ve akut/kronik infeksiyon gibi durumlarda OGTT yapılmamalıdır.
¥ Açlık kan örneği alındıktan sonra standart olarak 75 g anhidröz glukoz veya 82.5 g glukoz monohidrat 250-300 ml su içinde eritilip 5 dakika içinde içirilir.
¥ Glukozlu sıvının içilmeye başladığı an, testin başlangıcı kabul edilir. Bu noktadan 2 saat sonraki kan örneği alınır.
¥ Çocuklarda verilecek glukoz miktarı 1.75 g/kg (maksimum 75 g)’dır.
Diyabet Tanısı alan bir kişide ilk hasta muayenesinde neler yapılmalıdır:
¥ Teşhisin doğrulanması
¥ Diyabet tipinin belirlenmesi
¥ Diyabet komplikasyonlarının değerlendirilmesi
¥ Olası komorbid durumların değerlendirilmesi
¥ Diyabet tanısı olan hastalarda tedavi durumunun değerlendirilmesi
¥ Diyabet yönetim planına hasta ve yakınlarının dahil edilmesine başlanması
¥ Hastanın diyabet eğitiminin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi
¥ Yaşam tarzı değişiklikleri için eğitim, motivasyon
¥ Uzun süreli takip için plan oluşturulması
Takip vizitlerinde ise ilk vizitte tespit edilen durumların takibi ile birlikte, genel sağlık durumu, diyabet komplikasyonları, kardiyovasküler risk, hipoglisemi riski ve terapötik hedeflerin hasta ile birlikte değerlendirilerek uzun süreli yönetimin devamlılığı sağlanmalıdır.
Hastaya neler sorulmalıdır :
Diyabet tanısı ile ilgili semptomlar, laboratuvar sonuçları ve muayene bulguları
¥ Daha önceki A1C
¥ Yeme alışkanlıkları, beslenme durumu, kilo öyküsü, çocuk ve adolesanda büyüme ve gelişme
¥ Daha önceki tedavi programlarının detayları [beslenme, evde kan glukoz izlemi (SMBG), alışkanlık ve sağlığa ilişkin inançları]
¥ Almakta olduğu diyabet tedavisi (ilaçlar, öğün planı, SMBG sonuçları)
¥ Glukoz düzeyini etkileyebilecek diğer ilaçlar
¥ Egzersiz detayları
¥ Akut komplikasyon (DKA, hipoglisemi) sıklığı, derecesi ve nedenleri
¥ Daha önceki veya şimdiki enfeksiyonlar (cilt, ayak, diş, genitoüriner)
¥ Kronik komplikasyonlarla (göz, böbrek, sinir, genitoüriner, gastrointestinal, kalp, vasküler hastalık, diyabetik ayak, serebrovasküler olay) ilişkili belirtiler ve tedavi detayları
¥ Ateroskleroz risk faktörleri (sigara, hipertansiyon, obezite, dislipidemi, aile öyküsü)
¥ Endokrin ve yeme davranışları ile ilgili diğer hastalıklar
¥ Diyabet takip ve tedavisini etkileyebilecek (yaşam tarzı, kültürel, psikososyal, eğitim ve ekonomik) faktörler
¥ Sigara ve alkol alışkanlığı, madde bağımlılığı
¥ Kontrasepsiyon, reprodüktif yaşam, seksüel anamnez
¥ Ailede diyabet ve diğer hastalıklar (kronik hastalıklar, endokrinopatiler ve otoimmün hastalıklar) sorgulanmalıdır.
Fizik muayenede neler Yapılmalıdır:
Boy, kilo ölçümleri (çocuk ve adolesanda büyüme eğrileri ile mukayese)
¥ Bel çevresi ölçümü (tüm yetişkin diyabetlilerde)
¥ Seksüel gelişim düzeyi
¥ Kan basıncı (gerekirse ortostatik ölçüm, yaşa göre normal değerler ile karşılaştırma)
¥ Göz dibi muayenesi
¥ Ağız içi muayene
¥ Tiroid muayenesi
¥ Kardiyak muayene
¥ Abdominal muayene (karaciğer palpasyonu)
¥ Nabız muayenesi (palpasyon ve oskültasyon)
¥ El/parmak muayenesi (sklerodaktili, Dupuytren kontraktürü, karpal tünel yönünden)
¥ Ayak muayenesi (diyabetik ayak riski yönünden ayak deformitesi, pes planus vs için görsel bakı, deri ısısı, nemlilik derecesi, kalluslar, arteriyel nabızlar, vibrasyon ve pozisyon duyusu, his kusuru değerlendirmesi)
¥ Cilt muayenesi (akantozis nigrikans, insülin injeksiyon yerlerinde enfeksiyon, lipoatrofi/ lipohipertrofi vb için)
¥ Nörolojik muayene
Diyabetli Hastalar Ne kadar sıklıkla Takip edilmelidir:
Diyabetik hastalardan istenmesi gerekli rutin laboratuvar testleri ve izlenme sıklıkları aşağıda görülmektedir:
¥ Açlık lipid profili (total kolesterol, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserid): Normal ise yılda bir, hasta antilipemik tedavi altında ise 6 ay-1 yıl ara ile ölçülmelidir.
¥ Albuminüri (albumin/kreatinin oranı (AKO) veya üriner albumin atılımı; urinary albumin excretion: UAE): Tip 1 diyabette tanıdan 5 yıl sonra veya pubertede, tip 2 diyabette tanıda ve daha sonra her yıl bakılmalıdır. Sabah ilk (veya spot) idrarda değerlendirme tercih edilmelidir.
¥ Serum kreatinin ve eGFR: Yılda bir kreatinin ölçülmeli ve tahmini glomerular filtrasyon hızı (eGFR) hesaplanmalıdır.
¥ Karaciğer enzimleri yılda bir ölçülmelidir.
¥ TSH (tip 1 diyabetli hastaların tümünde ve gerekirse tip 2 diyabet hastalarında bakılmalıdır): TSH normal değilse, serbest T4 bakılmalıdır. Tip 1 diyabette ilk tanıda otoimmün tiroidit yönünden anti-tiroid peroksidaz (Anti-TPO) ve anti-tiroglobulin (Anti-Tg) antikorları taranmalı, ayrıca metabolik kontrol sağlandıktan sonra TSH kontrolü yapılmalı, test normal ise 1-2 yılda bir, ya da tiroid hastalığına ilişkin semptom oluştuğunda TSH tekrarlanmalıdır.
¥ Erişkinde EKG: Yaş >40, veya diyabet süresi >15 yıl ve yaş >30 yıl olan, uç organ hasarı tespit edilmiş, (mikro veya makrovasküler), bir veya daha fazla KVH risk faktörüne (sigara, HT, dislipidemi, ailede erken KVH öyküsü, KBH, obezite) sahip hastalarda 1-2 yılda bir EKG çekilmelidir.
¥ İdrar incelemesi (keton, protein, sediment): Her vizitte yapılmalıdır.
¥ Metformin kullanan ve pernisiyöz anemi kuşkusu olan bireylerde gerektiğinde vitamin B12 düzeyi ölçülmelidir.
*A1C, tip 1 diyabetli ve insülin kullanan ya da glisemi kontrolü sağlanamamış olan tip 2 diyabetli hastalarda 3 ayda bir, kontrol altındaki tip 2 diyabetli hastalarda ise 6 ayda bir ölçülmelidir.
¥ Serum potasyum düzeyi: Özellikle anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü (ACE-İ), anjiyotensin reseptör blokeri (ARB) veya diüretik kullanan hastalarda yılda bir, kronik böbrek hastalığı sürecinde olanlarda ise daha sık (her muayenede) bakılmalıdır.
DİYABETİK HASTALARDA UZUN YILLARDA GELİŞEBİLECEK KOMPLİKASYONLAR ŞUNLARDIR :
Esasen mikrovasküler ve makrovasküler kopmlikasyonlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1.Kardiovasküler Hastalıklar :Diyabetli hastalarda, tip 2 diyabetlilerde daha belirgin olmak üzere koroner arter hastalığı (KAH) riski ve mortalitesi artmış, KAH prognozu kötüleşmiştir.Bu nedenle sigarayı bırakmak ve kan lipid profilinin istenilen düzeyde olması çok önemlidir. Kardiyovasküler sorunları önlemede hipertansiyon, dislipidemi, obezite/kilo fazlalığı ve sigara gibi değiştirilebilir risk faktörlerinin takip ve tedavisi çok önemlidir.
2.Diyabetik Ayak : Multidisipliner yaklaşım esastır. Ayakların detaylı muayenesi ve vasküler değerlendirme yapılmalı, hastalar ayak bakımı ve diyabetik ayaktan korunma konusunda eğitilmelidir.
Amputasyon (uzuv kesilme)riski yüksek kişiler :
¥ Periferik duyusal nöropatisi olan,
¥ Ayak biyomekaniği bozulmuş,
¥ Basınç artışı bulguları (kallus altında eritem, kanama) olan,
¥ Kemik deformitesi bulunan,
¥ Periferik arter hastalığı (ayak nabızlarının zayıf alınması ve kaybolması) olan,
¥ Ülser veya amputasyon öyküsü olan,
¥ Ağır tırnak patolojisi bulunan hastalardır.
3.Diyabetik Retinopati (Göz tutulumu): Tip 1 diyabette tanıdan 5 yıl sonra veya puberteden itibaren, tip 2 diyabette tanıdan itibaren yılda bir göz dibi muayenesi yapılmalıdır. Muayene bulguları normalse 1 yıl sonra tekrar değerlendirilmelidir. Bulgular yine normalse takip aralıkları iki yıla çıkarılabilir. Persistan mikroalbuminüri saptanan hastalarda retinopati riski yüksektir, bu sebeple mikroalbuminürili hastalarda göz dibi incelemesi daha sık aralıklarda yapılmalıdır. Gebelik planlayan diyabetli kadınlarda ise gebelikten önce göz dibi ve gerekirse diğer muayeneler, ilk trimesterde ve sonra gerektiği sıklıkta yapılmalıdır.
4.Diabetik Nefropati(Böbrek Tutulumu):Son dönem Böbrek yetmezliğinin en sık sebebi şeker hastalığıdır.Bu nedenle diyabetik hastalarda kan şekerinin optimal düzeyde tutulması ve kan basıncı kontrolünün sağlanması çok önemlidir.Diyabet tanısı alan tüm hastalarda böbrekten protein kaçağı olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır bu nedenle Tip 2 DM li hastalarda yılda en az bir kez serum kreatinin düzeyleri ve idrarda albümin düzeyi mutlaka bakılmalıdır.Yine 5 yıldan fazla süredir Tip 1 DM tanısı alan tüm hastalarda idrarda albümin düzeyi ve yılda en az iki kez serum kreatinin düzeyi bakılmalıdır.
DİYABETİK HASTALARDA EŞLİK EDEN KOMORBİD DURUMLAR ŞUNLANDIR:
1.OTOİMMUN HASTALIKLAR : Tip 1 diyabetli hastalarda otoimmün tiroid hastalıklarına sık rastlanmaktadır, bu nedenle tanıdan sonra ilk vizitte ve sonra aralıklı olarak (yılda 1 veya semptomatik olduğunda) tiroid fonksiyon testleri değerlendirilmelidir. Erişkin tip 1 diyabetlilerde Çölyak hastalığı normal popülasyona göre daha sık görülmektedir. Özellikle gastrointestinal semptomları olanlarda veya laboratuvar parametrelerine göre Çölyak hastalığı düşünülen kişilerde bu açıdan incelemeler yapılmalıdır. Tip 1 diyabetli hastalarda yaygın görülen durumlardan biri de B12 vitamin eksikliğine bağlı pernisiyöz anemidir ve aralıklı olarak tetkiklerle takip edilmelidir. Addison hastalığı bu hastalarda otoimmün poliglandüler sendromun bir komponenti olarak veya sadece 2.komponent olarak görülebilir. Ayrıca diğer otoimmün hastalıklar açısından da hasta klinik bulgulara göre takip edilmelidir.
2.KANSER : Diyabet, karaciğer, pankreas, endometriyum, kolon/rektum, meme ve mesane kanseri riskinin artmasıyla ilişkilidir. Diyabetli hastalar yaşa ve cinsiyete göre önerilen kanser taramalarına yönlendirilmeli ve kanserle ilişkili diğer risk faktörlerinin (obezite, sigara kullanımı vb) kontrolü önerilmelidir. Kilo kaybı veya başka bir malignite bulgusu olmadan rutin kanser taraması önerilmemektedir.
3.DEMANS : Diyabet orta ve ileri yaşlarda kognitif fonksiyonlarda bozulma ve demans açısından önemli derecede risk artışına yol açmaktadır. Hastalar kognitif fonksiyonlar açısından takip edilmeli ve gerekli olduğunda ilgili uzmanlık branşlarına yönlendirilmelidir. Demans saptanmış hastalarda diyabet tedavisi hipoglisemi riskini minimize edecek şekilde kişiselleştirilmelidir.
4. NONALKOLİK YAĞLI KARACİĞER HASTALIĞI (NAYKH): Tip 2 diyabet/prediyabet, yüksek karaciğer enzimleri (ALT) veya ultrasonografide yağlı karaciğeri olan hastalar nonalkolik steatohepatit ve karaciğer fibrozu varlığı açısından değerlendirilmelidir. Diyabet, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığında progresyon için önemli bir risk faktörüdür. Diyabetli ve NAYKH olan hastalar elastografi gibi noninvazif görüntüleme araçları ile izlenmeli ve fibroz bulguları varlığında gastroenteroloji uzmanlarına yönlendirilmelidir.
5. OSTEOPOROTİK KIRIKLAR : Tip 1 diyabet hastalarında osteoporotik kırık riski yaklaşık olarak 6 kat, tip 2 diyabetlilerde ise 1.5-2 kat artmıştır. Özellikle yaşlı veya kırık öyküsü olan hastalarda risk değerlendirmesi için kemik mineral dansitesi ölçümü yapılmalı ve kırık önleme için gereken yaklaşımlar yeterli D vitamini sağlanması da dahil olmak üzere titizlikle uygulanmalıdır.
6. UYKU APNE SENDROMU (OSAS): Tip 2 diyabetli hastalarda OSAS sıklığı % 20’nin üzerindedir. Diğer uyku bozukluğu ilişkili solunum problemleri de eklendiğinde % 50 civarına yaklaşmaktadır. Obstrüktif uyku apnesini düşündüren semptomları olan hastalarda (örn., gündüz aşırı uyku hali, horlama..) tarama dikkate alınmalıdır. Uyku apnesi tedavisi (yaşam tarzı değişikliği, sürekli pozitif hava yolu basıncı, ağız içi aparatlar ve cerrahi) yaşam kalitesini ve kan basıncı kontrolünü önemli ölçüde iyileştirir.
7. PERİODONTAL HASTALIK: Periodontal hastalığı olan kişilerde diyabet sıklığı artmaktadır. Ayrıca diyabetli hastalarda da periodontal hastalıklar daha ciddi seyretmekte ve kötü glisemik kontrol ile de ilişkili bulunmaktadır. Glisemik kontrolü sağlanamayan hastalarda öncelikli olmak üzere tüm diyabetli hastalar periyodik aralıklarla diş hekimine yönlendirilmelidir.
DM Tedavisi:
Öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri önerilmelidir.Hasta sigara veya elektronik sigara içiyorsa veya maraş otu kullanıyorsa mutlaka bırakmalıdır.Alkol tüketimi mümkünse olmamalıdır fazla içiliyorsa mutlaka sınırlandırmalıdır.Hasta sedanter bir hayat yaşıyorsa mutlaka egzersize yönlendirilmelidir.Hastanın uyku durumu sorgulanmalıdır ve kaliteli uyku alması önerilmelidir.Kan basıncı yüksekliği varsa mutlaka kontrol altına alınmalıdır.Hastalara mutlaka eğitim verilmelidir.
Tip 1 diyabetli bir hasta
¥ Neyi ne zaman yiyeceğini,
¥ Egzersiz esnasında ve sonrasında ne yapacağını,
¥ Günde 4-8 defa kendi kendine kan şekerini ölçmeyi yapmayı,
¥ Günde 2-5 kez insülin injeksiyonu yapmayı,
¥ Hipoglisemi belirtileri ve tedavisini,
¥ Gereğinde glukagon injeksiyonu yapmayı,
¥ Hipoglisemi(kan şekeri düşüklüğü) veya hiperglisemi korkusuna bağlı anksiyete ile baş etmeyi,
¥ Mikro-/makrovasküler komplikasyonların gelişme riskinden kaynaklanan anksiyete ile mücadele etmeyi,
¥ Mikro-/makrovasküler komplikasyonlardan korunmayı,
¥ Ayak bakımını,
¥ Araya giren hastalıklar ve özel durumlarda diyabetini nasıl regüle edebileceğini, ne zaman sağlık ekibi ile iletişim kurması gerektiğini,
¥ Reprodüktif yaşlardaki kadın diyabetliler kontrasepsiyon yöntemlerini uygulamayı ve gebelikte glisemik kontrolün önemini bilmek zorundadır.
Tip 2 diyabetli bir hasta
¥ Kilo kaybı sağlamaya yönelik sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini,
¥ Fiziksel aktivitesini nasıl artıracağını,
¥ Tedaviye uygun sayıda ve zamanda SMBG uygulamayı,
¥ Kullandığı antidiyabetik ilaçların ne zaman alınacağını,
¥ Hastalığın doğal seyri gereği, süreç içinde insülin gereksiniminin olabileceğini,
¥ Eşlik eden diğer sorunlarının diyabetini etkileyebileceğini,
¥ Hipoglisemi belirtileri ve tedavisini,
¥ Mikro ve makrovasküler komplikasyonlardan korunmayı,
¥ Ayak bakımını,
¥ Araya giren hastalıklar ve özel durumlarda diyabetini nasıl regüle edebileceğini, ne zaman sağlık ekibi ile iletişim kurması gerektiğini,
¥ Reprodüktif yaşlardaki kadın diyabetliler doğum kontrol yöntemlerini uygulamayı(eğer istiyorlarsa) ve gebelikte kan şekeri kontrolünün önemini bilmelidir.
Tip 2 diyabeti önlemede önerilen yaşam tarzı değişiklikleri:
Riskli bireylere ve prediyabet tanılı tüm bireylere yaşam tarzı değişikliği önerilmelidir. Obezite durumunda ilk altı ay içinde vücut ağırlığının en az %7’sini kaybetmesi hedeflenmelidir. Herhangi bir beslenme paterninin metabolik riski azaltmada birbirine üstünlüğü gösterilememiştir. Bireyin yaşam tarzı, alışkanlıkları, damak zevki ve öğün sıklığına uyumu göz önüne alınmalıdır. Günlük tüketilen kalorinin 500-1000 kalori altında alacak şekilde beslenme planı yapılabilir. Haftada en az 150 dakika ve en az 3 gün tempolu yürüyüş gibi orta şiddette egzersiz önerilmelidir.
Hastalarda Önerilen Glisemik Hedef Düzeyleri :
Tip 1 ve Tip 2 DM li hastalarda hedefler :
HgbA1 c : <%7
Açlık kan şekeri ve öğün öncesi kan şekeri : 80-130 mg / dl
1.saat kan şekeri : <140 mg / dl
2.saat kan şekeri :<160 mg /dl
Gestasyonel Diyabette (gebelikte) Hedefler :
HgbA1c : <6-6.5
Açlık kan şekeri ve öğün öncesi kan şekeri : 70-95 mg /dl
1.saat kan şekeri : İnsülin kullanmayan hastalarda <140 mg / dl iken insülin kullanana hastalarda 110-140 mg / dl arasında olması lazımdır.
2.saat kan şekeri : İnsülin kullanmayan hastalarda <120 mg / dl iken insülin kullanan hastalarda 100-120 mg / dl arasında olmalıdır.
Yaşlı veya Düşkün hastalarda Glisemik Hedefler şu şekildedir: İleri yaştaki kişilerde, 10 yıllık yaşam beklentisi düşük, diyabet süresi uzun, hipoglisemi riski yüksek, uzun süredir kontrolsüz diyabeti olan, diyabete bağlı ilerlemiş komplikasyonları olan ve eşlik eden hastalıkları bulunan diyabetlilerde sıkı metabolik kontrol önerilmez. Yaşlı diyabetli hastalarda, komplikasyonlar ve komorbid hastalıklar diğer riskler de dikkate alındığında, hipoglisemi riski düşük dinç hastalarda A1C hedefinin < %7-7.5 olması ; buna karşılık hipoglisemi ve diğer riskleri yüksek, bakıma ihtiyaç duyan hastalarda < A1C’nin% 8-8.5 olması önerilmektedir.
HGBA1C testi ile bilinmesi gerekenler :
Ölçümden önceki 3 aylık dönemdeki ortalama plazma glukoz düzeyini yansıtır. A1C testi için hastanın aç olması gerekmez, günün herhangi bir saatinde yapılabilir. DCCT çalışmasında kullanılan ’yüksek performanslı likid kromatografi (HPLC)’ yöntemine göre normal sınırlar %4.0-6.0 (20-42 mmol/mol) arasındadır. Glisemik kontrol hedeflerine ulaşılıncaya kadar 3 ayda bir, stabil hastalarda ise 6 ayda bir A1C ölçülmelidir. hgbA1C ölçümünde;eritrosit ömrünü etkileyen hemolitik ve diğer anemiler, glukoz-6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği, yeni yapılan kan transfüzyonu, eritropoezi etkileyen ilaç kullanımı, son dönem böbrek yetersizliği ve gebelik gibi durumlarda hastanın gerçek glukoz ortalaması ile A1C arasında uyumsuzluk olabilir(bu tip durumlarda fruktozamin kullanılabilir).
HgbA1c yi yüzde 1 düşürmek
Tip 1 diyabette
Retinopati riski %35
Nefropati riski %24-44
Nöropati riskini %30 oranında azaltmaktadır.
Tip 2 diyabette ise
Diyabete bağlı ölüm oranı % 25
Tüm nedenlere bağlı ölüm oranı % 7
Miyokard infarktüsü riski %18
Mikrovasküler kompl. Riskini %35 oranında azaltmaktadır.
Diyabette Beslenme :
TIBBİ BESLENME TEDAVİSİ(TBT):
Prediyabetli veya diyabetli hastalara bireyselleştirilmiş TBT uygulanmalıdır. Bu tedavi, en iyi biçimde diplomalı bir diyetisyen tarafından verilebilir.
Beslenme eğitimi prediyabetli veya diyabetli kişinin bireysel ihtiyaçlarına, gerekli değişiklikleri yapabilirlilik durumuna, değişime istekliliğine duyarlı olmalıdır. TBT için toplamda 3-11 görüşmenin 1-8 saat içinde gerçekleştirilmesi vasıtası ile tedavide kullanılan birçok ilaca benzer şekilde, ilk 6 ayda A1C düzeylerinde belirgin iyileşme sağlanabilir. A1C’deki bu azalma Tip 1 diyabetli bireylerde %1-1.9, tip 2 diyabetli bireylerde %0.3-2 olarak bildirilmiştir. TBT ile hiperlipidemisi olan bireylerde yağ alımı %5-8, doymuş yağ alımı %2-4 ve enerji alımı 232-710 kkal azalmakta ayrıca trigliserid düzeyleri %11-31, LDL- kolesterol düzeyleri %7-22, ve total kolesterol düzeyleri %7-21 oranında azalmaktadır. Prediyabetli bireylerde, TBT ile 12 hafta sonunda ılımlı ağırlık kaybı ile birlikte diyabet risk puanı ve A1C düzeylerinde azalma sağlandığı gösterilmiştir. Metabolik etkinliğinin yanı sıra TBT maliyet etkinliği olan bir tedavidir. Sağlık kurumlarına müracaat ve hekim vizitlerine gidiş sıklığının TBT alan bireylerde %9.5-23.5 oranında azaldığı bildirilmiştir. TBT alan diyabetli bireylerin kullandıkları ilaçların çeşitliliğinde, miktarında ve insülin dozunda azalma sağlanabilmektedir.
* Kilolu ve insüline dirençli obeziteli bireylerde vücut ağırlığında %5 civarındaki azalma bile insülin direncini azaltır. Bu nedenle, diyabet riski olan kilolu veya obeziteli bireylere vücut ağırlığında azalma sağlanması önerilir.
* Enerjinin %30’undan azının yağlardan karşılanması, düzenli fiziksel aktivite ve düzenli izlemi içeren yaşam tarzı değişikliğine odaklı, yapılandırılmış programlar ile bireyin başlangıçtaki vücut ağırlığı %5-7 oranında azalabilir. Günlük enerji alımından 500-750 kkal azaltmak vücut ağırlığında ayda 2-3 kg azalma sağlar.
* Günlük KH alımını 130 g’ın altında tutan düşük KH içeren diyetler önerilmez. Düşük KH’li diyetler, düşük yağlı diyetlerle benzer ağırlık kaybı sağlar, ancak LDL-kolesterol düzeylerini yükseltir. Düşük KH’li diyetlerin kısa süreli olan olumlu etkileri uzun vadede korunamamaktadır.
* Çok düşük kalorili diyetlerle (%5 ağırlık kaybı sağlaması hedeflenen) bireyler özenle belirlenmeli ve uygulamalar yakın klinik izlem altında olmalıdır.
*Akdeniz diyeti, Hipertansiyonu Durduran Diyetsel Yaklaşım (Dietary Approach Stop Hypertension-DASH) ve bitkisel bazlı diyetler sağlıklı beslenme modellerine örnektir; araştırmalarda olumlu sonuçları saptanmıştır fakat bireyselleştirilmiş beslenme planı, belirli beslenme modellerinin uygulanmasından ziyade kişisel tercihler, ihtiyaç ve hedefler üzerine odaklanmalıdır.
* Vücut ağırlığını azaltmaya yönelik girişimlerde, geriatrik popülasyonda sarkopeninin önemli bir sağlık sorunu olduğu unutulmamalıdır. Kas kütlesindeki azalmanın 50’li yaşlarda başladığı göz önüne alınarak 65 yaş üstündeki fazla kilolu veya obez diyabetli bireylerde protein ve enerji gereksinimini yeterli düzeyde sağlayacak önerilerde bulunulmalıdır.
* Fiziksel aktivite ve davranış değişikliği, vücut ağırlığının azalmasını ve vücut ağırlığında sağlanan azalmanın korunmasını hedefleyen programların önemli birleşenleridir.
* Selenyum çinko magnezyum takviyeleri ile ilgili yetersiz kanıtlar mevcuttur. Omega -3, koenzimQ10, Konjuge linoleik asid, karnitin takviyelerinin yeterli kanıtı bulunmamaktadır. Diyabetlilerde mikrobiyotanın önemine ilişkin bilgiler her geçen gün artmaktadır. Sağlıksız beslenmeye bağlı olarak oluşan mikrobiyal disbiyozisin önlenmesi ve tedavisi için probiyotik beslenme sağlıklı beslenme önerilerinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Fakat probiyotik ajanların takviye olarak kullanımı ile ilgili yeterli kanıtlar oluşmamıştır.
*Uzun dönemli kullanımının güvenirliliği ve etkinliği ile ilişkili kanıtlar yetersiz olduğundan vitamin E, vitamin C ve karoten gibi antioksidanların rutin takviyesi önerilmez.
* Tüketilmemesi önerilmekle birlikte, sukroz alımı günlük enerji alımının %10’unu aşmamalıdır. Sukroz içeren besinler, öğün planı içinde KH miktarı denk bir besinin yerine kullanılabilir. Diyabetli veya diyabet riski olan bireylere glisemi ve vücut ağırlığının kontrolü, karaciğer yağlanması ve kardiyovasküler hastalık (KVH) riskinin azaltılması için şekerle tatlandırılmış içecekler yerine su içmeleri önerilmeli, şeker ilaveli besinler sınırlandırılmalı, daha sağlıklı, besin öğesi içeriği zengin besin tüketimi teşvik edilmeli; aşırı enerji alımından sakınılması gerektiği de unutulmamalıdır.
* Meyvelerde doğal olarak bulunan fruktoz, eşdeğer enerji veren sukroz veya nişasta tüketimine kıyasla postprandiyal glukoz (PPG) düzeylerini nispeten daha yavaş yükseltmektedir. Fruktoz tüketiminin, günlük enerjinin %12’sini aşmadığı sürece, trigliserid düzeyleri üzerine olumsuz bir etkisi yoktur. Meyve suyu tüketiminden kaçınılmalı, yerine günde 200 g kadar meyve tüketilmesi tercih edilmelidir.
*Posa tüketimi desteklenmelidir, ancak diyabetli bireylere genel popülasyona önerilen miktarlardan (14 g/1000 kkal/gün, 7-13 g çözünür posa) daha fazla miktarlarda posa tüketimi önermek gerekmez.
* Düşük KH’li, düşük yağlı, enerji alımı kısıtlanmış diyetler önerildiyse hastalarda lipid profili, böbrek fonksiyonları ve protein alımı (özellikle nefropatili bireylerde) izlenmeli ve hipoglisemi riski değerlendirilmelidir.
*Diyabetli bireylerin alkol kullanması tercih edilmez. Alkol alımı glisemik kontrolü kötü, hipoglisemi riski yüksek veya kontrolsüz hiperlipidemisi olan diyabetli hastalarda çeşitli (ağır hipoglisemi, ketoz, akut KV olaylar, pankreatit, karaciğer yağlanması vb. gibi) sağlık sorunlarına yol açabilir
DİYABET VE EGZERSİZ :
İskelet kaslarının kasılması ile oluşan ve enerji harcanmasına neden olan vücut hareketleri fiziksel aktivite olarak adlandırılmaktadır. Egzersiz ise fiziksel zindeliği sağlamak veya idame ettirmek amacı ile planlı, yapılandırılmış ve tekrarlayıcı fiziksel aktivitedir. Diyabet tedavi planının önemli bir parçasını oluşturan fiziksel aktivite ve egzersiz, hastanın özelliklerine ve mevcut komplikasyonlarına göre adapte edilerek planlanmış şekilde tüm diyabetli hastalara önerilmektedir.Faydaları şu şekildedir.
*Egzersiz doku düzeyinde insülin duyarlılığını arttırarak glisemik kontrole yardımcı olur.
*İnsülin kullanan hastalarda insülin ihtiyacını azaltır.
*Diyabetli bireyde egzersiz kan basıncını ve trigliserid düzeylerini düşürür, vücut ağırlık kaybına ve kaybedilen ağırlığın da korunmasına katkıda bulunur.
*Egzersiz diyabetli hastalarda kronik komplikasyon gelişimini önlerken, kardiyovasküler hastalık riskini ve genel mortaliteyi azaltır.
*Diyabetli hastalarda sıklığı arttığı bilinen sarkopeni ve kemik kaybı üzerine özellikle direnç egzersizlerinin önemli derecede olumlu etkileri vardır.
*Diyabetli olgularda egzersiz tedavisi diyabetin tipi, önerilecek olan egzersizin tipi, süresi, hastanın almakta olduğu tedavi ve tedavinin zamanlaması ve hastada diyabetik komplikasyon/komplikasyonların varlığı göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmelidir.
*Aerobik egzersizler büyük kas gruplarını içeren, tekrarlı ve uzun süreli egzersizlerdir. Vücut oksijen alımı, dağıtımı ve kullanımını artırırlar. Direnç egzersizleri ise bir yüke karşı ya da tanımlanmış ağırlıklarla yapılan kas kuvvetlendirme hareketleridir. Yüksek şiddetli aralıklı antrenmanlar ise, kalp hızını arttıran ve azaltan periyotların birbirini izlediği antrenmanlar olup, uygun hastalarda devamlı aerobik egzersize bir alternatiftir. Diyabetlilerde, daha çok aerobik egzersizler (tempolu yürüme, koşma, yüzme) ve kas gücünü artıran direnç egzersizleri önerilir. Bu tür egzersizlerin tip 2 diyabette glisemik kontrolü iyileştirir, tip 1 diyabette ise glisemik kontrol üzerine olumsuz bir etkisi yoktur.
*Erişkin diyabet olgularına 48 saatten fazla ara verilmeyecek biçimde, haftada en az 3 gün ve toplam 150 dakika, orta şiddette (maksimum kalp hızının %60-75’i, yaşlılarda %50-70’i kadar) egzersiz önerilmelidir.
*Egzersiz şiddeti başlangıçta hafif olmalı, orta şiddete doğru yavaş yavaş artırılmalıdır.
* Herhangi bir kontrendikasyon yoksa haftada 2-3 gün direnç egzersizi önerilmelidir.
*Ek yararları nedeniyle, aerobik ve direnç egzersizlerini aksatmamak koşuluyla haftada 2-3 gün esneklik ve denge egzersizlerinin önerilmesinde fayda vardır.
* Gün içinde hareketli olmak açısından 30 dakikadan fazla hareketsiz kalınmaması, kısa süreli de olsa ayağa kalkılarak dolaşılması önerilmelidir.
*Egzersiz yapacak hastanın üzerinde, görünür bir şekilde olmak üzere diyabetli olduğunu belirten bir takı (bilezik, kolye vb.) kullanması veya kimlik kartı taşıması önemle önerilmelidir. Egzersiz öncesi ve sırasında yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır
* Hastanın egzersize glisemik yanıtını görmek için egzersiz sırası ve sonrasında sık glukoz takibi (SMBG) yapması önerilmelidir. Böylece hastanın bu kayıtları sayesinde sonraki egzersiz seansındaki glisemik değişiklikler öngörülebilir ve kullanmakta olduğu anti-diyabetik tedaviler egzersize özgü bir biçimde düzenlenebilir. Bu da hipoglisemik olayları önleyerek daha güvenli bir egzersiz deneyimi sağlar.
* Yaşlı, otonom nöropatisi, kardiyovasküler hastalığı veya pulmoner hastalığı olan diyabet hastaları, çok sıcak veya nemli havalarda açık havada egzersiz yapmamaları konusunda uyarılmalıdır.
* Hastalar aşırı yorgunluk veya aşağıdaki bulgular varsa egzersiz hemen bırakmaları konusunda uyarılmalıdır;
***** Baş dönmesi ve sendeleme
*****Göğüste sıkıntı, dolgunluk, ağırlık hissi, rahatsızlık veya ağrı
*****Beklenmedik ve ciddi nefes darlığı
***** Bulantı
*Egzersiz sırasında hastanın kendi kalp hızını izlemesi ve maksimum kalp hızının (Maksimum kalp hızı = 220 - yaş) %50-75’i civarında olacak şekilde egzersiz şiddetini ayarlaması önerilir. İstirahat kalp hızına göre egzersiz kalp hızı bireysel olarak ayarlanabilir .
*Egzersiz öncesinde ve sonrasında ısınma ve soğuma egzersizleri ihmal edilmemelidir
* Egzersiz öncesi, sırası ve sonrasında kan glukoz takibi yapılmalı, özellikle insülin ve insülin salgılatıcı ilaç kullananlarda hipoglisemi açısından dikkatli olunmalıdır.
DİYABETİK HASTALARDA KULLANILAN ŞEKER DÜŞÜRÜCÜ İLAÇLAR( FARMAKOLOJİK TEDAVİ ):
A)İNSÜLİN DIŞI ANTİHİPERGLİSEMİK İLAÇLAR
a.ORAL KULLANILANLAR
1.METFORMİN (BİGUANİD GRUBU İLAÇLAR)
2.İNSÜLİN SALGILATICI İLAÇLAR (SEKRATAGOGLAR)
-UZUN ETKİLİ OLANLAR (GLİMEPRİD,GLİKLAZİD VB)
-KISA ETKİLİ OLANLAR (NATEGLİNİD)
3.GLİTAZON GRUBU İLAÇLAR (PİOGLİTAZON)
4.ALFA GLUKOZİDAZ İNHİBİTÖRLERİ(AKARBOZ , MİGLİTOL)
5. DİPEPTİDİL PEPTİDAZ 4 İNHİBİTÖRLERİ (DPP4-İ, GLİPTİNLER)
-VİLDAGLİPTİN (METFORMİNLİ KOMBİNASYONU VAR)
-LİNAGLİPTİN (METFORMİNLİ KOMBİNASYONU VAR)
-SAKSAGLİPTİN
-SİTAGLİPTİN (METFORMİNLİ KOMBİNASYONU VAR)
6. SODYUM GLUKOZ KO-TRANSPORTER 2 İNHİBİTÖRLERİ (GLUKORETİKLER; GLİFLOZİNLER)
-EMPAGLİFLOZİN
-DAPAGLİFLOZİN
-KANAGLİFLOZİN
b.ENJEKTABL OLANLAR
1.GLUKAGON BENZERİ PEPTİD-1 RESEPTÖR AGONİSTLERİ (GLP-1RA, GLP-1 ANALOGLARI; GLP-1A)
-EKSANATİD
-LİRAGLUTİD
-DULAGLUTİD
-SEMAGLUTİD
-ALBUGLUTİD
B)İNSÜLİNLER :
1.HIZLI ETKİLİ YANİ PRANDİYAL İNSÜLİNLER
-İNSÜLİN ASPART
-İNSÜLİN LİSPRO
-İNSÜLİN GLULİSİN
2.ORTA ETKİLİ İNSÜLİNLER
-NPH
-REGULER U500
3.UZUN ETKİLİ İNSÜLİNLER
-INSULİN DETEMİR
-INSULİN GLARGIN
-BIYOBENZER INSÜLİN GLARGİN
-GLARGIN U300
-INSULİN DEGLUDEC
4.KARIŞIM İNSÜLİNLER :
-NPH/Reguler : % 70/30
-NPA/Aspart :% 70/30
-NPL/Lispro: %75/25
-NPL/Lispro: %50/50,
-NPA/Aspart : % 50/50
-Degludec/Aspart :% 70/30
ŞEKER HASTALĞININ FARMAKOLOJİK YANİ İLAÇ TEDAVİSİ BİREYSELLEŞTİRİLMELİ UGYUN ZAMANDA UYGUN TEDAVİ GEÇ KALINMADAN BAŞLANILMALIDIR VE MÜMKÜN OLDUĞUNCA AYNI DOKTORA (DAHİLİYE VEYA ENDOKRİNOLOJİ ) GİDİLMELİDİR.